DOLAR 34,2962 0.03%
EURO 37,4813 -0.08%
ALTIN 2.920,08-0,26
BITCOIN 2144463-0,42%
İstanbul
19°

KAPALI

12:56

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

Çobanlıktan fabrikatörlüğe uzanan ibretlik bir hayat hikayesi
  • News 34
  • Gündem
  • Çobanlıktan fabrikatörlüğe uzanan ibretlik bir hayat hikayesi

Çobanlıktan fabrikatörlüğe uzanan ibretlik bir hayat hikayesi

ABONE OL
Şubat 20, 2020 13:46
Çobanlıktan fabrikatörlüğe uzanan ibretlik bir hayat hikayesi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kars’a 24 kilometre uzaklıktaki Tuygun Köyü’nde 7 çocuklu bir ailenin en büyüğü olarak dünyaya gelen 53 yaşındaki Vehbi Akyar, çobanlıkla başladığı başarı hikayesine Menderes ilçesindeki İzmir Ticaret Organize Sanayi Bölgesi’nde (İTOB) kurduğu fabrikayla devam ediyor. 15 yaşında geldiği İzmir’de dayısının yanında çıraklık yaparak havalandırma sistemleri işini öğrenen Akyar, sektörün lider firmalarından birinin sahibi oldu.

Geçmişini de asla unutmayan Akyar, fabrikasının bahçesine kurduğu küçük çiftliğinde koyun, keçi ve çok sayıda tavuk besliyor. Evli ve 1 çocuk babası Vehbi Akyar’ın 20 yaşındaki oğlu Ekonomi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü 2’nci sınıf öğrencisi Murat Akyar da boş zamanlarında babasının en büyük yardımcısı oldu.


“HAYVANCILIK ZORDU, ÇOBANCILIK DAHA DA ZORDU”
Çocukluğundan beri sorumluluk almayı sevdiğini ve zorluklarla mücadele ederek büyüdüğünü anlatan Vehbi Akyar, “Köyümde 30 nüfuslu bir ailem vardı. 4 amcam ve çocuklarıyla birlikte aynı evi paylaşıyorduk. Evin en büyüğü bendim. Yaz kış hayvanlarla ilgileniyordum. Hayvancılık zordu, çobanlık daha da zordu” dedi.

Çobanlıktan fabrikatörlüğe uzanan ibretlik bir hayat hikayesi
Yaklaşık 2 bin 800 rakımlı Allahüekber Dağı’nda koçları otlatan ve küçük bir çocuk olmasına karşın koçlarını Gaziantep’e getirip satan Akyar, “Aramızda bir yarış vardı. 550 tane erkek koç otlatıyor yaz sonu Antep’e getirip satıyorduk. Kimin hayvanı daha kilolu olacak diye bir yarış vardı. En kilolu hayvan benimkiydi. 110 kiloluk hayvan satarak rekor kırıyordum. 11 yaşındayken 300 hayvana eksi 20 derecede yem hazırlıyor, bıkıp usanmadan onların suyunu, yemini taşıyordum. Su köye çok uzaktı. Su taşımak için kova kullanıyorduk. Ben bir eşeğe kızak yaptım. Kızağın üstüne bidon monte ettim. Suyu eve eşekle taşıyordum. Köyde bu sistemi ilk kez ben yaptım, bu nedenle çok seviliyordum” diye konuştu.

“KONAK MEYDANINI GÖRÜNCE GÖZLERİM KAMAŞTI”
Dedesinin İzmir’de yaşadığını öğrenen Vehbi Akyar, ilkokulu zorluklarla köyünde bitirdikten sonra hep İzmir’e gelme hayali kurduğunu söyledi. Birçok kez deneyen ama başaramayan Akyar, 15 yaşındayken 4’üncü denemesinde İzmir’e kaçmayı başardı. Para biriktirerek otobüs biletini satın alan Akyar, İzmir yolculuğunu şöyle anlattı:

“Bir okulun çevresi taş duvarlarla örülecekti. Bir ustanın çırağı olarak 16 gün bu işte çalıştım ve o zamanın parasıyla 400 lira kazandım. O parayı duvardaki deliğe sakladım. Bir eylül sabahı parayı alıp üstümdeki tezek kokusuyla şehir merkezine yürüdüm. Kimseye haber vermeden şehirlerarası otobüse bindim. Annem bana hep ‘deden İzmir Karabağlar’da ona kaç’ diyordu. Çünkü sırtımdaki yük fazlaydı. Annem de beni bu hayattan kurtarmak için ‘bir gün git buralardan’ diyordu. Ankara’da İzmir otobüsüne aktarma yaptım. Tuvalette ayağımdaki lastikleri yıkadım. Ankara’yı geçtikten sonra gördüm ki her tarafta domates salatalık var. İki kilo domates aldım. Benim için çok değişik bir yiyecekti. Domates ekmek yiye yiye İzmir’e geldim. Konak Meydanı’nı gördüm gözlerim kamaştı, her taraf ışık bambaşka bir dünya. Ama hiç korkmadım. Korku bende olmayan bir şey. Başaracağımı biliyordum.”

MAÇTA SU SATARAK TAKSİT ÖDEDİ
Kars-İzmir yolculuğun ardından dedesini bulan ve yepyeni bir hayata başlayan Vehbi Akyar, dayısının yanında havalandırma işini öğrendi. Para kazanmasa da çok çalıştığını hurda toplayıp satarak kendisine bir şeyler alabildiğini dile getiren Akyar, askerliğinin ardından bir mühendisin yardımıyla Antalya’da bir işe girdi. Bir otelin sezon açılana kadar havalandırma sistemini bitirdiğini belirten Akyar, ilk kıvrım makinesini o yıllarda aldığını anlattı. Kısa sürede Antalya’daki bütün otellerin işlerini yapmaya başlayan Akyar, köyündeki hemşerilerini çağırıp onlara da iş bulmanın mutluluğunu yaşadı.

Akyar, “Köyümdeki çoban arkadaşlarımı çağırıyordum. Çadır kurdum hep birlikte kalıyor, yemeği de kendimiz yapıyorduk. Gece gündüz çalışıyorduk. 18 kişi geldi köyden. İzmir’de dayılarım birleşip şirket kurdu beni ortak etmediler. Ben de kendime Karabağlar’da küçük bir dükkan tuttum. Konak’taki Ordu Evi’nin işini aldım. Bir araba aldım taksitle. İlk taksiti ödedim ama param yetmedi. O gün hayatımdaki kırılma anıdır. Galatasaray’ın ceza aldığı için İzmir’de Alsancak Stadı’nda oynanan bir Avrupa maçı vardı. Ağustos sıcağıydı. Cebimdeki parayla iki bin tane su aldım. Kamyonet kiraladım mahalleden 15 çocuğa kova verdim. İki katı fiyatla sattım. Sahanın bahçesinde zabıtalar arkamdan koştu ama hepsini sattım. Kahveye gidip kazandığımız paraları masanın üstüne döktüm. Araba taksitini ayırdım geri kalanı çocuklara dağıttım. Arabanın borcunu kapattım. Daha sonra başlık parası verdim ve köyden oğlumun anasıyla evlendim” diye konuştu.

“PARAYI DEĞİL HEP İŞİ SEVDİM”
Zamanla işleri artan ve para kazanmaya başlayan Akyar, çalıştıkça kazandığını anlatarak şunları söyledi:

“Gözüm karaydı. Hayatım boyunca hep ileri baktım. Yanıma aldığım ilk mühendis hala sağ kolum ve fabrikanın genel müdürü. İlk ay onun maaşını nasıl vereceğimi düşündüm. O adamın psikolojisi bozulursa verim alamazdım. Kendim yemedim onun maaşını verdim. 10 kişi 20, 30, 40 kişi derken hep büyüdük. Karabağlar’da 500 metrekare yerden Halkapınar’da 4 bin metrekare yere geçtim. Sonra buranın arsasını aldım. Parayı değil hep işi sevdim. 30 senedir bu işi yapıyorum. Kimseyi kırmadım işini yarım bırakmadım. Yanımda çalışanların en az kıdemlisi 10 yıllık.”

İTHALATIN ÖNÜNÜ KESTİ
Yaklaşık 210 kişinin çalıştığı fabrikasında 33 mühendis ile 42 ülkeye ihracat yaptığını kaydeden Vehbi Akyar, her sabah 08.00’de işinin başında oluyor. Dünyadaki sayılı iklimlendirme üreticilerinden biri olmakla övünen Akyar, “Hangi ürünün hangi müşteriye ait olduğunu bilmezsem rahatsız olurum. Fabrikayı sürekli dolaşıyorum. Davlumbazından tutun klima santrali, menfezi, damperi gibi ekipmanların tamamını biz üretiyoruz. Türkiye’nin en çok ithalat yaptığı ülkeler sektörümüzde Finlandiya, Almanya ve İtalya idi. Biz yüksek performanslı cihazlarımız ile yurt dışındaki firmaların önünü kestik. Türkiye’ye onların malını sokmuyoruz. Bizim ürünlerimiz onlardan daha kaliteli” diye konuştu.

Çobanlık yıllarını hiçbir zaman unutmayan Akyar, geçmişini sürekli yaşattığını belirterek “Fabrikaya geldiğimde koyunlarımı görmezsem eksiklik hissederim. Gün içinde belli aralıklarla gelip onları otlatırım. Bu benim için bir terapi oluyor. Yaklaşık 43 koyun var burada” dedi.

KÖYÜNE OKUL YAPTI
İş yerinde çalışan 34 kişinin hemşerisi olduğunu vurgulayan Akyar, İzmir’de iş kurduğu günden beri emekli olanlar ve kendi iş yerlerini kuranlarla birlikte yaklaşık 2 bin kişinin İzmir’e yerleşmesini sağladı. Kars’tan İzmir’e bir göçü başlatan Akyar, şöyle devam etti:

“Benim bir ahdım vardı. Kars’a iş yeri kurmayı, ilkokulu zorla bitirdiğim için de Selim ilçesine bir okul yaptırmayı hayal ediyordum. Şu an bunları başardım. Selim’e iki yıl önce Vehbi Akyar İlköğretim Okulu yaptırdım. Yaklaşık 300 öğrencisi var. Fabrikamın ise yüzde 80’i bitti. Daha faaliyete başlamadı. Trenle Kars’tan Rusya’ya, Ukrayna, Azerbaycan ve Türkmenistan’a ürün göndereceğim. 2021’de faaliyete başlayacak. Tır ile taşımacılık çok pahalı olduğu için burada ürettiğim ürünleri Kars’tan trenle yurt dışına göndereceğim. Bu nedenle oraya fabrika kuruyorum.”